5 Temmuz 2008 Cumartesi

ahmed arif




1927 yilinda Diyarbakir’da dogdu, 2 Haziran 1991 tarihinde Ankara’da öldü. Ortaögrenimini Diyarbakir Lisesi’nde tamamladi. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Cografya Fakültesi Felsefe Bölümü ögrencisi iken 1950’de Türk Ceza Yasasi’nin 141. maddesine aykiri davranmak saviyla, 1952’de gizli örgüt kurma saviyla iki kez tutuklandi, yargilandi ve 2 yil hüküm giydi. Cezaevi günleri sona erince Ankara’daki gazeteler ve dergilerde teknik islerle ugrasarak yasamini kazandi. Toplumcu gerçekçi siirimizin ustalarindandir. Yasadigi cografyanin duyarliligi ve halk kaynagindaki sesini hiç yitirmeden, lirik, epik ve koçaklama tarzini kusursuz bir kurguyla kullanarak, özgün, tutkulu, müthis ezgili çagdas siirler yazdi.
ANADOLU
Beşikler vermişim
Nuh'aSalıncaklar, hamaklar
Havva Anan dünkü çocuk sayılır
Anadoluyum ben
Tanıyor musun?
Utanırım
Utanırım fukaralıktan
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın
Beraberliğin
Atom güllerinin katmer açtığı
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında
Kalmışım bir başıma
Bir başıma ve uzak.Biliyor musun?
Binlerce yıl sağılmışım
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım
Ne şah, ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...Görüyor musun?
Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu
Karayılanı
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz
Bir nice sevda...
Bir bilsen
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan
Selvi dalından
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim
Duyuyor musun?
Öyle yıkma kendini
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol
İçerde, dışarda, derste, sırada
Yürü üstüne - üstüne
Tükür yüzüne celladın
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım
Oğullarım var gelecekte
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası
Gözlerinden
Gözlerinden öperim
Bir umudum sende
Anlıyor musun?

AY KARANLIK
Maviye
Maviye çalar gözlerin
Yangın mavisine
Rüzgarda asi.
Körsem
Senden gayrısına yoksam
Bozuksam
Can benim, düş benim
Ellere nesi?
Hadi gel
Ay karanlık...


İtten aç
Yılandan çıplak
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel
Ay karanlık...
Dört yanım puşt zulası
Dost yüzlü
Dost gülücüklü
Cigaramdan yanar.
Alnım öperler
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş
Etme gel
Ay karanlık...
BU ZINDAN, BU KIRGIN,BU CAN PAZARI
Gördüler
Yedi cihan,
In, cin
Kaf daginin ardindakiler,
Kitlik da kiran da olsa
Gördüler analar neler dogurur
Aman aman hey...
Dünyalar vardir elvan,
Bir su damlasinda, bir kil ucunda,
Meyvalar vardir, meyvalar,
Agaci, omcasi yok,
Sana vurgun, sana dost.
Beride Kabil'in murdar baltas
Ve kan degirmenleri,
Kader kahpesi.
Beride borazancilari o pust ölümün,
Hazir irzini vermege
Yigitler vuruldukça.
Timsah kismi çünkü yavrusunu yer
Akarsu duruldukça.
Cadi, yalan hamurunu dag - dag yogurur
Aman aman hey
Dünyalar vardir elvan,
Bir su damlasinda, bir kil ucunda,
Meyvalar vardir, meyvalar,
Agaci, omcasi yok,
Sana vurgun, sana dost.
Beride Kabil'in murdar baltas
Ve kan degirmenleri,
Kader kahpesi.
Beride borazancilari o pust ölümün,
Hazir irzini vermege Yigitler vuruldukça.
Timsah kismi çünkü yavrusunu yer
Akarsu duruldukça.
Cadi, yalan hamurunu dag - dag yogurur
Aman aman hey
Bu zindan, bu kirgin, bu can pazari
Macera degil
Sardigim topragimin altin sabridir.
O sert, erkek hüznüdür lahza basinda
Cigara degil.
Ve sevgilim uykusunda bagrir
Aman aman hey...
Meltemin bir tadi, ustura agzi
Biri, kiz memesi, tilsim,
Yagmurun bir damlasi süzülmüs küfür,
Bir damlasi, ask.
Senin uykularin hayin,
Düslerin kardes.
Duyar misin, anlayip sizlar misin ki?
Gece, samanyollarinda rüzgar çikincayadek,
Misralarim kardes - kardes çagirir
Aman Aman hey...
Serabin bir sonu vardir,
Ufkun, siradagin sonu.
Uçarin, kaçarin bir sonu vardir
Senin sonun yok.
Mandalarin, kavaklarin pazari olur,
Senin pazarin olamaz.
Sensiz nar çatlamaz, bebek giii demez.
Beni böyle sair, dizane etmez,
Kizimin çatal gögsü.
Senin yüzün suyu hürmetinedir
Bugdalara, cevizlere yürüyen
Kara topragin ak südü...
Bir bilsen kimlere tasa, kedersin,
Anlar misin, sasirip aglar misin ki?
Bir bilsen kardeslerim ne can çocuklar
Ve bilsen nasil vurur beni bu duvar.
Aksam - aksam, kara sevdam agirir
Aman, aman hey...
DIYARBEKIR KALESINDEN NOTLAR
VE ADILOS BEBENIN NINNISI
1.
Varamaz elim
Ayvasina, narina can dayanamazken,
Kirar boynumu yürürüm.
Kurdun, kusun bilecegi hal degil,
Sormayin hiç
Laaaaal...
Kara ferman çikadursun yollara,
Yarin bahçesi tarumar,
Kan eder perçem
Olancasi bir tutam can,
Kadasina, belasina sundugum,
Ben öleydim loooy...
Elim bos,
Ayagim pusu.
Bir ben bilecegim oysa
Ne afat sevdim.
Bir de agzi var dili yok
Diyarbekir Kalesi...
2.
Açar,
Kan kirmizi yediverenler
Ve kar yagar bir yandan,
Savrulur Karacadag,
Savrulur zozan...
Bak, biyigim buz tuttu,
Üsüyorum da
Zemheri de uzadikça uzadi,
Seni, baharmisin gibi düsünüyorum,
Seni, Diyarbekir gibi,
Nelere, nelere baskin gelmez ki
Seni düsünmenin tadi...
3.
Hamravat suyu dondu,
Diclede dört parmak buz,
Biz kuyudan isliyoruz kaba - kacaga,
Çayi kardan demliyoruz.
Anam sir gibi saklar siyatigini,
"Yel" der, "Baharin geçer".
Bacim, ikicanli, agir,
Güzel kizdir, bilirsin.
Ilki bu, bir yandan sakli utanir
Ve bir yandan korkar
Ölürüm deyi.
Bir can daha çogalacagiz bu kis.
Bebegim, neremde saklayim seni?
Hos gelir,
Safa gelir,
Ahmed Arif'in yegeni...
4.
Dogdun,
Üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana
Adilos Bebem,
Hasta düsmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldir simdi memeye,
Saldir da büyü...
Bunlar,
Engerekler ve çiyanlardir,
Bunlar,
Asimiza, ekmegimize
Göz koyanlardir,
Tani bunlari,
Tani da büyü...
Bu, namustur
Künyemize kazinmis,
Bu da sabir,
Agulardan süzülmüs.
Saril bunlara
Saril da büyü...
HANI KURSUN SIKSAN GEÇMEZ GECEDEN
Yigit harmanlari, yiginaklar,
Kurulmus çetin daglarinda vatanlarin.
Dize getirilmis haydutlar,
Hayinlar, amana gelmis,
Yetim hakki sorulmus,
Hesap görülmüs.
Demdir bu...
Demdir,
Derya dibinde yanginlar,
Kan kesmis ovalar üstünde Mayis...
Uçmus, bir kustüyü hafifliginde,
Çelik kadavrasi korugan'larin.
Ölünmüs, canim,ölünmüs
Murad alinmis...
Gelgelelim,
Beter, bize kismetmis.
Ölüm, böyle alti okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthis
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barisa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygisiz, rahat,
Otuziki disimizle gülmege,
Doyasiya sevismege,yemege...
Kaç yol, aglamakli olmusum geceleri,
Asil, bizim aramizda güzeldir hasret
Ve asil biz biliriz kederi.
Içim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta biçagi,kinsiz,uyanik,
Ve genç bir misradir
Filinta endam...
Neden, neden alnindaki yikkinlik,
Bakislarindaki öldüren bugu?
Kaç yol aglamakli oluyorum geceleri...
Nasil da almis aklimi,
Sürmüs, filiz vermis içimde sevdan,
Dost, düsman söz eder kendi kavlince,
Kinanmak, yigit basina.
Bu, ne ayip, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yasamama sebep...
Evet, aglamakli oluyorum, demdir bu.
Hani, kursun siksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasil issiz, nasil karanlik...
Ve zehir - zikkim cigaram.
Gene bir cehennem var yastigimda,
Gel artik...
HASRETİNDEN
PRANGALAR ESKİTTİM
Seni, anlatabilmek seni
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni
Namussuza, halden bilmeze
Kahpe yalana.
Art arda kaç zemheri
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım
Kaç leylim bahar
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni
Dipsiz kuyulara
Akan yıldıza
Bir kibrit çöpüne varana
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin
Yitirmiş öpücükleri
Payı yok, apansız inen akşamlardan
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...




İÇERDE
Haberin var mi tas duvar?
Demir kapi, kör pencere,
Yastigim, ranzam, zincirim,
Ugruna ölümlere gidip geldigim,
Zulamdaki mahzun resim,
Haberin var mi?
Görüsmecim, yesil sogan göndermis,
Karanfil kokuyor cigaram
Daglarina bahar gelmis memleketimin...
KARANFIL SOKAGI
Tekmil ufuklar kışladı
Dört yön, onaltı rüzgar
Ve yedi iklim beş kıta
Kar altındadır.
Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
Ray, asfalt, şose, makadam
Benim sarp yolum, patikam
Toros, Anti-toros ve asi
FıratTütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler
Vatanım boylu boyunca
Kar altındadır.
Döğüşenler de var bu havalarda
El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
Ümit, öfkeli ve mahzun
Ümit, sapına kadar namuslu
Dağlara çekilmiş
Kar altındadır.
Şarkılar bilirim çığ tutmuş
Resimler, heykeller, destanlar
Usta ellerin yapısı
Kolsuz, yarı çıplak Venüs
Trans-nonain sokağı
Garcia Lorca'nın mezarı
Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
Kar altındadır.
Duvarları katı sabır taşından
Kar altındadır varoşlar
Hasretim nazlıdır Ankara.
Dumanlı havayı kurt sevsin
Asfalttan yürüsün Aralık
Sevmem, netameli aydır.
Bir başka ama bilemem
Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
Kalbim, bu zulümlü sevda
Kar altındadır.
Gecekondularda hava bulanık puslu
Altındağ gökleri kümülüslü
Ekmeğe, aşka ve ömre
Küfeleriyle hükmeden
Ciğerleri küçük, elleri büyük
Nefesleri yetmez avuçlarına
- İlkokul çağında hepsi -
Kenar çocuklarıKar altındadır.
Hatip Çay'ın öte yüzü ılıman
Bulvarlar çakırkeyf Yenişehir'de
Karanfil Sokağı'nda gün açmış
Hikmetinden sual olunmaz değil
"Mucip sebebin" bilirim
Ve "kafi delil" ortada...
Karanfil Sokağı'nda bir camlı bahçe
Camlı bahçe içre bir çini saksı
Bir dal süzülür mavide
Al al bir yangın şarkısı
Bakmayın saksıda boy verdiğine
Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır.
LEYLIM - LEYLIM
Leylim - leylim dünyamizin yarisi
Al - yesil bahar,
Yarisi kar olanda
Gene kavim - kardas, can - cana düsman,
Gene yedibogum akrep,
Sari engerek,
Alnimizin akliginda pust isi zulüm
Ve canim yari geceler
Çift kanat kapilarina karsi daragaçlari,
Mahpusanede çesme
Yandan akar olanda,
Gelmis yoklamis ecel
Kaburgam arasindan.
Yoklasin hele...
Çagidir, can dayanmaz,
Çagidir, en çatal, en asi,
Cehennem koncasi memelerinin.
Çagidir, kirk gün - kirk gece
Kollarin boynuma kement,
Ha canim kötüye inat...
Vah ki ne desem,
Kursunlari namlulara sürülü,
I'kelleri kan,
Baskincilar uykumuzu yikar olanda,
Alir yüregim:
Yankin yasak, aynalara.
Inemem bahçende talan,
Tam, bos yani bu, derim namussuzun,
Tam, biçagim cehennem gibi güzelken,
Aklima düsüyorsun
Ellerim arik...
Bilmis
Bütün zula'lar
Egri hançer, kara mavzer, kan pusu.
Ve insan düsüncesinin o en orospu,
O en ayip, frengili yemisi,
Çildirtilmis uranyum Bilmis,
Bilsinler!
Sana nasil yandigimi
Uuuuy gelin...
Iste kan tutmus korsanlar,
Haramla beslenmis azgin,
Düzmece peygamberler
Ve cüceleri
Ve igdis ve aptal kölelerine karsi,
Iste bir kez daha
Bu can bendeyken,
Delin, divanenim iste
Uuuuy gelin...
Bu yasaklar,
Firavun kalintisi.
Yoksun,
Akdan - karadan.
Gizline, canevine kurulu faklar.
Gün ola, umut kesip korkunç yetinden,
Murdar tutkusuna dünyasizligin,
Gün ola, düsesin bekler.
Düsme! Ölürüm...
Gözlerinden, gözlerinden olurum.
Leylim - leylim
Ayvalar, nar olanda
Sen bana yar olanda.
Belali basimiza
Dünyalar dar olanda.
MERHABA
Gün açar,
Karin verir yagmurlu toprak.
Incesu Deresi, merhaba.
Saçakta serçeler daha çilgindir,
Bulutlarda kartal,
Daha çalimli.
Koparir gögsünden bir dügme daha,
Tezkere bekliyen biri.
Incesu Deresi, merhaba.
Genç bayraklar vardir,
Baris düsünür,
Kuyularda isçi, mavilikleri.
Ben hepsini düsünürüm,
Yirmidört saat
Ve seni düsünürüm,
Karanlik,hirsli...
Seni, cihanlarin aziz meyvasi.
Ilan-i ask makamindan bir misra,
Yeserip, kimildar içimde,
Düser aklima gözlerin...
Oysa murad alamam.
Oysa akdan - karadan
Bilirim, payim bu kadar...
Unutmus gülmeyi gözbebeklerim.
Unutmus dudaklarim öpmeyi.
Incesu Deresi, merhaba...
TERKETMEDİ SEVDAN BENİ
Terketmedi sevdan beni
Aç kaldım, susuz kaldım
Hayın, karanlıktı gece
Can garip, can suskun
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede
Tütünsüz uykusuz kaldım
Terketmedi sevdan beni...
UNUTAMADIĞIM
Açardın
Yalnızlığımda
Mavi ve yeşil
Açardın.
Tavşan kanı, kınalı berrak.
Yenerdim acıları, kahpelikleri...
Gitmek
Gözlerinde gitmek sürgüne.
Yatmak
Gözlerinde yatmak zindanı
Gözlerin hani?
"To be or not to be" değil.
"Cogito ergo sum" hiç değil...
Asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı
Durdurulmaz çığı
Sonsuz akımı.
İçmek
Gözlerinde içmek ayışığını.
Varmak
Gözlerinde varmak can tılsımına.
Gözlerin hani?
Canımın gizlisinde bir can idin ki
Kan değil sevdamız akardı geceye
Sıktıkça cellat
Kemendi...
Duymak
Gözlerinde duymak üç-ağaçları
Susmak
Gözlerinde susmak
Ustura gibi...Gözlerin hani?
YALNIZ DEGILIZ
Bir ufka vardik ki artik
Yalniz degiliz sevgilim.
Gerçi gece uzun,
Gece karanlik
Ama bütün korkulardan uzak.
Bir sevdadir böylesine yasamak,
Tek basina
Ölüme bir soluk kala,
Tek basina
Zindanda yatarken bile,
Asla yalniz kalmamak.
Safaklari ben baliga çikarim
Akan akmayan sularda
Benim, bütün tezgahlarda paydosa giden
Bir bahar aksami dünyada.
Ben dört duvar arasinda degilim
Pirinçte, pamukta ve tütündeyim,
Karacadag, Çukurova ve Cibalide.
Zehirli kör yilanlari
Ve sitmasiyla
Gün yirmidört saat insan avinda
Karacadagda çeltikler.
Bir kiz çocugunun gözyasi gibi
- Ayak bileklerinde bir dizi boncuk,
Sol omzunda nazarlik,
Dag basinda unutulmus üsümüs,
Minicik bir asiret kizinin -
Damla-damla, berrak olur pirinci.
Kamyonlarla, katir kervanlariyla
Beyler sofrasina gider...
Çukurovam,
Kundagimiz,
kefen bezimiz
Kani esmer, yüzü ak.
Sicaginda sabir taslari çatlar,
Çatlamaz irgadin yüregi.
Dilerse buluttan ak,
Köpükten yumusak verir pamugu.
Külhan, kavgacidir delikanlisi,
Ünlü mahpusanelerinde
Anadolumun
En çok Çukurovalilar mahpustur,
Dostuna yarasini gösterir gibi,
Bir salkim sögüde su verir gibi,
Öyle içten Öyle derin,
Türkü söylemek, küfretmek,
Çukurova yigidine mahsustur...
Tütünü bilir misin?
"Kiz saçi" demis zeybekler,
Su içmez her damardan,
Yerini kolay begenmez,
Üsür
Naz eder,
Darilir
Iki parmak arasinda kiyilmis,
Bir parçasi var kalbimin
Incecik, ak kagitlara sarilir,
Dar vakit yanar da verir kendini.
Dostun susan dudagina...
Sokaklardan,
Kiyilardan,
Gök mavisinden,
Ekmeginden,
Canevinden ayri düsmeye
Yani bütün hasretlerin kahrina
Ve zehrine çaresiz kalmalarin,
Ilk nefesi Hizir gibi yetisir
Cibalide sarilan cigaranin...
Tütün isçileri yoksul,
Tütün isçileri yorgun,
Ama yigit
Piril - piril namuslu.
Nami gitmis deryalarin ardina
Vatanimin bir umudu...
TUTUKLU
Birden
Kurşun yemiş gibi susar
Gözbebeklerime karşı
Susar da
Açılıp yol verir şehir
Sade radyolarda bir gamlı hava
"Elaziz uzun çarşı"
Firarda gözüm yok
Namussuzum yok
Yok pişmanlık bir halim
Yaslanıp
Bir cigara yakmak isterim
Dumanı cevahir değer
Mağlup mu desem mahcup mu
Ama ikisi de değil
Ben garip sen güzel
Dünya umutlu
Öyle bir tuhafım bu aksamüstü
Sevgilim
Canavar götürür gibi
İki yanımİki süngü
YURDUM BENİM ŞAHDAMARIM
Engereğin dişlerine işledim,
Ağu dişlerine
Oluklu, çentik...
Ve vurgun,
Gözleri bir çift cehennem
Burnuna kan tütmüş
Pars bıyığına...
Dağın pulat yüreğine işledim,
Şimşeğin masmavi usturasına
Sevdanı usul-usul
Sevdanı mısra-mısra
Lo ben seni hapislerde sevmişim,
Ben seni sürgünlerde.
Yurdum benim şahdamarım...
Yücende buzul
Ve kar,
Maviş dağ tavşanları
Gün vuranda alaran
Zemheri yılanları
Ve yakut bir hışımla
Öyle çakılan
Sonsuzluğun yakışığı kartallar.
........................................
Başım gözüm üstünesin
Suskum, avazım üstüne...
Adından başka silah
Yazgından başka günah
Daha yazmamış
Hiçbir gizli dosyada
Hiçbir açık kitapta.
Peşinde azgınları
Kanlı paranın
Yani Doların itleri,
Altın, Sterlin kurtları
Ve petrol Nemrutları
Ve kurşun Yezitleri...
........................................
Kaçgunda, kaçakta
Can havlindesin...
Ve çocuk ölüleri
Parçalanmışlar
Daha süt kokuyorlar
Ve anne ölüleri
İncecikten, gencecikten
Açık hepsinin gözleri.
Halkım benim
Askıda çığ...
33 KURŞUN
1.
Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van'da
Bu dağ Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karşı
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanın seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzulların salkımı
Firari guvercinler su başlarında
Ve karaca sürüsü
Keklik takımı...
Yiğitlik inkar gelinmez
Teke tek doğüşte yenilmediler
Bin yıllardan bu yan, bura uşağı
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü değil bu
Gökte yıldız burcu değil
Otuzüç kurşunlu yürek
Otuzuç kan pınarı
Akmaz
Göl olmuş bu dağda...
2.
Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı
Sırtı alaçakır
Karnı sütbeyaz
Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı
Yüreği ağzında öyle zavallı
Tövbeye getirir insanı
Tenhaydı, tenhaydı vakitler
Kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı
Baktı otuzüçten biri
Karnında açlığın ağır boşluğu
Saç, sakal bir karış
Yakasında bit
Baktı kolları vurulu
Cehennem yurekli bir yiğit
Bir garip tavşana
Bir gerilere.
Düştü nazlı filintası aklına
Yastığı altında küsmüş
Düştü,
Harran ovasından getirdiği tay
Perçemi mavi boncuklu
Alnında akıtma
Üç topuğu ak
Eşkini hovarda, kıvrak
Doru, seglavi kısrağı.
Nasıl uçmuşlardı
Hozat önünde!



3 Temmuz 2008 Perşembe

MUSTAFA KEMAL

dağ başını efkâr almış

gümüş dere durmaz ağlar

gözyaşından kana kesmiş gözlerim

ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar

ağlar ağlar cihan ağlar

mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür

altmış üç ilimiz altmış üç yetim

yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer

her geçen seni bizden parça parça götürür

mustafa'm mustafa kemal'im







diz dövdüm

gözlerim şavkı aktı sakarya'nın suyuna

sakarya'nın suları nâmın söyleşir

hemşehrim sakarya öksüz sakarya

ankara'dan uçan kuşlar

kemal'im der günler günü çağrışır

kahrolur bulutlara karışır

gök bulut yaşmak bulut

uca dağlar dev boyunlu morca dağlar

divan durmuş bekleşir

mustafa'm mustafa kemal'im









nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin

çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin

şol yüzünde güneş südü sıcaklık

ellerinden öperim mustafa kemal

senin dalın yaprağın biz senin fidanların

biz bunları yapmadık

sen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemal

elsiz ayaksız bir yeşil yılan

yaptıklarını yıkıyorlar mustafa kemal

hani bir vakitler kubilay'ı kestiler

çün buyurdun kesenleri astılar

sen uyudun asılanlar dirildi

mustafa'm mustafa kemal'im







karalar kuşanmış karadeniz akmam diyor

dokunmayın ağlamaktan bıkmam diyor

bu gece kıyamet gecesi bu vapur bandırma vapuru

yattığı yer nur olsun mustafa kemal

ben ölümden korkmam diyor

korkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldu

değirmen döndü dolandı yıllar oldu

bir kusur işledik bağışlar mı kimbilir

o bize öğretmedi kazan kaldırmasınıgünahı vebali öğretenin boynunaerdirip oldurana ana avrat sövmesiniyüreğim kırıldı kanım kuruduvar git karadeniz var git başımdanmızıka çalındı düğün mü sandınbir yol koyup gideni gelir mi sandınmustafa'm mustafa kemal'im

AN GELİR

an gelirpaldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölüran gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür



şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür



an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış



an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür


son umut kırılmıştır
kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları



evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür


görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür


-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür


ATİLLA İLHAN

NE KADINLAR SEVDİM ZATEN YOKTULAR

Ne kadinlar sevdim zaten yoktular
Yagmur giyerlerdi sonbaharla bir.
Azicik oksasam sanki çocuktular,
Biraksam korkudan gözleri sislenir.
Ne kadinlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemistir.
Hayir, sanmayin ki beni unuttular.
Hala arasira mektuplari gelir.
Gerçek degildiler, birer umuttular
Eski bir sarki, belki bir siir
Ne kadinlar sevdim zaten yoktular.
Yalnizliklarimda elimden tuttular
Uzak fisiltilari içimi ürpertir.
Sanki gökyüzünde birer buluttular,
Nereye kayboldular simdi kim bilir.
Ne kadinlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemistir.


ATİLLA İLHAN

ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ

Gözlerin gözlerime degince,
felaketim olurdu aglardim.
Beni sevmiyordun bilirdim,
bir sevdigin vardi duyardim.
Çöp gibi bir oglan ipince,
hayirsizin biriydi fikrimce.
Ne vakit karsimda görsem,
öldürecegimden korkardim,
felaketim olurdu aglardim.


Ne vakit Maçka'dan geçsem,
limanda hep gemiler olurdu.
Agaçlar kus gibi gülerdi,
bir rüzgar aklimi alirdi.
Sessizce bir cigara yakardin,
parmaklarimin ucunu yakardin,
kirpiklerini egerdin bakardin.
Üsürdüm içim ürperirdi,
felaketim olurdu aglardim.



Aksamlar bir roman gibi biterdi.
Jezabel kan içinde yatardi.
Limandan bir gemi giderdi,
sen kalkip ona giderdin.
Benzin mum gibi giderdin,
sabaha kadar kalirdin.
Hayirsizin biriydi fikrimce,
güldü mü cenazeye benzerdi.
Hele seni kollarina aldi mi;
felaketim olurdu aglardim.


ATİLLA İLHAN

RÜZGAR GÜLÜ

Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
Nerede olduğumu bileceğim
Sisler utanacak eğilecek
Ağzının ucundan öpeceğim
Saçına kalbimi takacağım
Avcunda bir şiir büyüyecek
Nerede olduğumu bileceğim




Bu çıplak geceler yok mu
Bu plak böyle ağlamıyor mu
Camları kırmak işten değil
Delirecek miyim neyim
Kirpiklerimden mısra dökülüyor
Kenya'da simsiyah yalnızım
Yoksul bir şilepte gemiciyim
Malezya'da yük bekliyorum
Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
Nerede olduğumu bileceğim



Gözlerini söndürme muhtacım
Ben senin aydınlığına muhtacım
Yepyeni bir ilkbahar harcayıp
Bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp
Rüzgar gülünü arayacağım
Oran'da Pernanbouc'ta Tombuktu'da
Vinçler yine akşamları indirecekler
Yine karanlığa bulaşacağım
Gözlerin rüzgarda savrulacak



İkimiz iki sap buğday olsak
Sen benim olsan, ben senin olsam
Bir gece vakti aklına gelsem
Uykunu tutsam bırakmasam
Seni kucaklasam, kucaklasam
Birbirimizin kalbini dinlesek
Dünyanın kalbini dinlesek
Büyük ateşler yaksalar
İki güvercin uçursalar
Nerede olduğumuzu bilsek


ATİLLA İLHAN

ELDE VAR HÜZÜN

Söyleşir
Evvelce biz bu tenhalarda
Ziyade gülüşürdük
Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha Kuşlarının
Ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
Zamanlar değişti
Ayrılık girdi araya
Hicrana düştük bugün



Ah nerde gençliğimiz
Sahilde savruluşları başıboş dalgaların
Yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
Elde var hüzün



O şehrâyin fakat çıkar mı akıldan
Çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
Sırılsıklam âşık incesaz
Kadehlerin mehtaba kaldırılması
Adeta düğün
Hayat zamanda iz bırakmaz
Bir boşluğa düşersin bir boşluktan
Birikip yeniden sıçramak için
Elde var hüzün




ATİLLA İLHAN